Ana SayfaKalkınma / Küresel PerspektifUSAID’in Küresel Faaliyetlerinin Sona Ermesi ve Türkiye’ye Yansımaları

USAID’in Küresel Faaliyetlerinin Sona Ermesi ve Türkiye’ye Yansımaları

Tarih

Kategori

“Nedense, ülkemde tanıdığım Amerikalılar, Amerika’da tanıdığım Amerikalılarla aynı değiller. Amerikalılar yabancı bir ülkeye geldiklerinde gizemli bir değişime uğruyor gibiler. Toplumdan izole bir şekilde yaşıyorlar. Gösterişli bir hayat sürüyor, yüksek sesli ve ihtişamlı davranıyorlar.”

The Ugly American by William J. Lederer & Eugene Burdick, 1958

USAID’in Tarihçesi ve Küresel Rolü

Amerika Birleşik Devletleri Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID), 1961 yılında Başkan John F. Kennedy’nin girişimiyle, Soğuk Savaş’ın zirve yaptığı bir dönemde kuruldu. Ajansın yasal dayanağını aynı yıl kabul edilen Foreign Assistance Act oluşturdu. Ancak kuruluş yalnızca jeopolitik kaygılara değil, aynı zamanda entelektüel bir dönüşüme de dayanıyordu.

Bu dönüşümün kıvılcımı, 1958 yılında yayımlanan The Ugly American adlı politik romanla ateşlendi. ABD’nin Güneydoğu Asya’daki müdahaleci ve verimsiz dış politikasını sert şekilde eleştiren eser, dönemin senatörü olan Kennedy’yi derinden etkiledi. Kennedy, kitabı tüm meslektaşlarına dağıttı ve ileride başkan olduğunda, kalkınma temelli, halk odaklı bir dış politika yaklaşımını benimsedi. Bu vizyon doğrultusunda hem Peace Corps (Barış Gönüllüleri) hem de USAID doğdu.

USAID, kurulduğu günden bu yana ABD’nin “Diplomasi, Kalkınma ve Savunma”dan oluşan dış politika stratejisinde “kalkınma” ayağını temsil etti. Yıllık ortalama 58 milyar dolarlık bütçesiyle, yaklaşık 130 ülkede faaliyet gösterdi. En fazla destek alan ülkeler arasında Ukrayna, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Ürdün, Etiyopya, Filistin, Sudan, Nijerya, Yemen, Afganistan ve Güney Sudan bulunmaktaydı. Dünya Bankası tarafından “düşük gelirli” olarak tanımlanan 77 ülkenin 69’u USAID yardımlarından doğrudan yararlandı.

USAID yalnızca insani yardım sağlamakla kalmadı; yoksulluğun azaltılması, çatışmalar sonrası istikrarın sağlanması, sağlık sistemlerinin güçlendirilmesi, iklim değişikliğiyle mücadele ve ekonomik kalkınmanın desteklenmesi gibi geniş bir yelpazede faaliyet gösterdi. Böylece hem ABD’nin yumuşak gücünün hem de küresel insani yardım mimarisinin temel aktörlerinden biri haline geldi.


Küresel Bir Dönüm Noktası: USAID’in Tasfiyesi

2024 yılında, Başkan Donald Trump’ın ikinci dönemine başlamasıyla birlikte, USAID’in faaliyetleri küresel ölçekte durduruldu. Ajansın yurt dışı ofisleri birer birer kapatıldı, resmi internet sitesi erişime kapatıldı, binlerce çalışan ücretsiz izne çıkarıldı veya işten çıkarıldı. Hâlihazırda yürütülen yüzlerce proje ve sözleşme iptal edildi; hatta tamamlanmış işlerin ödemeleri dahi yapılmadı. Bu durum yalnızca USAID personelini değil, yüklenici firmaları, uluslararası ortakları ve milyonlarca faydalanıcıyı doğrudan etkiledi.

En çarpıcı örneklerden biri, 2003’te başlatılan ve bugüne kadar 20 milyondan fazla kişiye HIV tedavisi sunan PEPFAR (Başkanın AIDS Yardım Acil Planı) programıydı. 2024 yılı boyunca 83 milyon kişi HIV testi yaptırmış; yüz binlerce çocuk tedaviye erişmiş; 300 binden fazla sağlık çalışanının maaşı USAID bütçesinden karşılanmıştı. Ajansın sağlık alanındaki katkısı, yalnızca hayat kurtarmakla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda yerel sağlık sistemlerinin güçlendirilmesine ve sürdürülebilirliğine büyük katkı sağlamıştı. İklim değişikliğiyle mücadele, çevre koruma, yenilenebilir enerji yatırımları ve doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı gibi alanlarda da USAID, stratejik programlar yürütmekteydi.

Trump yönetiminin, “ulusal borç” gerekçesiyle dış yardım bütçelerini hedef alması, teknik bir tasarruf değil; uluslararası sistemin yönünü değiştirebilecek siyasi bir tercihti. Oysa dış yardımlar, ABD’nin toplam federal bütçesinin yalnızca %1’inden azını oluşturuyordu.


Türkiye’ye Etkiler: Ölçülebilir mi?

USAID’in küresel ölçekte faaliyetlerini durdurması, Türkiye’yi de dolaylı şekilde etkileyen bir gelişmedir. Her ne kadar Türkiye, yardım alan ülkeler arasında üst sıralarda yer almasa da, USAID’in doğrudan ya da dolaylı olarak desteklediği projeler, özellikle sivil toplum, insani yardım ve göç alanlarında önemli bir rol oynamıştır.

2024 yılında ABD, Türkiye’deki 74 operasyon için yaklaşık 82 milyon dolarlık kaynak ayırmıştır. Bu tutarın:

  • 75 milyon doları insani yardımlara,
  • 4.2 milyon doları program desteklerine,
  • 1.4 milyon doları barış ve güvenliğe,
  • 591 bin doları ekonomik kalkınmaya,
  • 33 bin doları çevre projelerine tahsis edilmiştir.

Bu toplamın yaklaşık 26.6 milyon doları USAID aracılığıyla yönetilmiştir. Geri kalan fonlar, Dışişleri Bakanlığı ve diğer ABD kurumları üzerinden aktarılmıştır.

Türkiye’de faaliyet gösteren uygulayıcı ortaklar arasında UNICEF, WFP, UNDP, ILO, WHO, GOAL, Save the Children, Doctors of the World, CARE International ve yerel sivil toplum kuruluşları yer almaktadır. 2023’te ayrılan toplam dış yardım 180 milyon dolar, 2022’de ise 69 milyon dolardı.

USAID’in yıllara göre Türkiye bütçesini aşağıda görebilirsiniz.

Kaynak: Foreignassistance.gov

USAID’in Türkiye üzerindeki etkisi, doğrudan devlet bütçesi açısından sınırlı olsa da, STK’lar, uluslararası kuruluşlar ve proje tabanlı çalışan kurumlar açısından önemli bir finansman kaynağının kesilmesi anlamına gelmektedir. Bu da kısa ve orta vadede bazı projelerin durmasına, kapasite kayıplarına ve iş gücü daralmasına yol açabilir.


Boşluğu Kim Dolduracak?

ABD, onlarca yıl boyunca sadece dünyanın en büyük kalkınma finansmanı sağlayıcısı değil; aynı zamanda küresel yardım normlarının belirleyicisiydi. USAID’in küresel sistemden çekilmesiyle oluşan boşluk, yalnızca finansal değil; aynı zamanda jeopolitik bir boşluktur.

Bu boşluğu doldurmaya en güçlü adaylardan biri Çin olarak görünüyor. Nitekim USAID’in çekilmesinden haftalar sonra, Çin’in Kamboçya’daki eğitim projelerine hızla müdahil olduğu ve çocuk beslenmesi alanında yeni girişimlerde bulundu. Çin, son on yılda başta Afrika olmak üzere Asya ve Latin Amerika’da altyapı, sağlık ve eğitim gibi alanlarda etkisini artırmakta, ABD sahneden çekildikçe Çin’in manevra alanı genişlemektedir.

Rusya da, özellikle Afrika’da bazı ülkelerde, doğrudan kalkınma değilse bile güvenlik iş birlikleri ve siyasi yakınlaşmalar yoluyla etkisini artırma çabasındadır. Ancak Rusya’nın kaynak kapasitesi, USAID’in bıraktığı büyük boşluğu doldurmaya elverişli değildir.


Türkiye’nin Potansiyel Rolü: TİKA’nın Geleceği

Türkiye, kalkınma yardımları alanında giderek daha etkin bir aktör haline gelmektedir. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA), 1990’lı yıllardan bu yana başta Orta Asya, Balkanlar, Afrika ve Orta Doğu’da olmak üzere yüzlerce projeye imza atmıştır. Bugün itibarıyla 150’den fazla ülkede faaliyet göstermekte; 60’ı aşkın ülkede program koordinasyon ofisi bulundurmaktadır.

Ancak USAID gibi büyük ölçekli bir aktörün yerini doldurmak, yalnızca kurumsal kapasiteyle değil; aynı zamanda stratejik vizyon, çok taraflı diplomasi ve sürdürülebilir kaynaklarla mümkündür. TİKA’nın 2024 yılı bütçesinin yalnızca 68.8 milyon dolar olduğu göz önünde bulundurulduğunda, oluşan boşluğu doldurmak mevcut haliyle oldukça zor olduğu açıktır.

Bununla birlikte, ABD’nin çekildiği sahalarda Türkiye’nin daha stratejik, görünür ve çok paydaşlı bir kalkınma diplomasisi geliştirmesi hem bölgesel etkisini artırabilir hem de uluslararası alanda yeni bir konumlanma sağlayabilir.

Hüseyin Aktürk

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Hüseyin Aktürk

Hüseyin Aktürk, İzmir doğumlu olup, lisans eğitimini ABD’deki Colby College’da Uluslararası İlişkiler alanında, yüksek lisansını ise Hacettepe Üniversitesi’nde Yönetim alanında tamamlamıştır. Lise öğrenimini Esvatini Krallığı’ndaki Waterford United World College of Southern Africa’da Uluslararası Bakalorya (IB) Programı ile tamamlamıştır. Kariyerine bir düşünce kuruluşunda araştırmacı olarak başlayan Aktürk, Irak’ta seçim gözlemcisi olarak görev almış, ardından UNDP Türkiye'nin Ulusal İnsani Gelişme Raporu hazırlık sürecinde ekibe destek vermiştir. On yılı aşkın süreyle Avrupa Birliği tarafından finanse edilen programlarda kıdemli uzman/danışman olarak görev yapmış; 2016 yılında TESIM ekibine katılmıştır. ENI CBC Programları çerçevesinde program yönetim yapılarının uygulanmasına yönelik eğitim, kolaylaştırıcılık ve danışmanlık hizmetleri sunmuş; 2021–2027 dönemi programlarının hazırlanmasında bölgesel analizler gerçekleştirmiştir. Ayrıca potansiyel yararlanıcılara yönelik eğitimler vermiş ve Türkiye Ulusal Otoritesi ile yakın iş birliği içinde çalışmıştır. Ana dili Türkçe olan Aktürk, ileri düzeyde İngilizce bilmektedir.

Recent posts

Recent comments